14.10.12

Mutluluk:)



   Mutluluk herkesin farklı şekilde beklediği bir duygudur.Mutluluk kalıcı değildir,geçici de değildir.Mutluluk insanın beklentilerine,düşüncelerine,hayallerine ve yaşadığı hayatına göre değişebilir.Bazıları küçük şeylerden bile mutlu olur,o hissi yaşar,bazıları ise mutluluğu bulmak için çabalar.Gerçek mutluluk nedir?Bu soruya cevap vermek oldukça zordur,çünkü milyonlarca insan farklı şeylerden mutluluk bekler.Dediğim gibi mutluluk bana göre kalıcı bir şey değildir.Bugün duyduğumuz habere seviniriz,mutlu oluruz,lakin yarın geldiğinde o güzel haber artık önemini yitirir.Bir insana aşık oluruz,delicesine severiz,bir süre o kişiyle mutlu günler geçirirsiniz,lakin bu ilk kavganıza kadar sürer.Her gülümseyen insanın mutlu olduğu anlamına gelmiyor,mutluluk duygusunu yaşayan her insanın gülümsemediği gibi.Sürekli gülümsemek bence karşınızdaki insanın size samimi davranmasına sebep olabilir,bu yüzden sürekli gülümseyin ki,ölmeden önce mutlu olduğunuzu düşünsünler.Her mutluluğun sonunda mutlaka acı duygusu vardır.Küçük şeylerden mutlu olmayı deneyin,bir anlık da olsa denemek size mutluluk hissi verir.Nelerden mutlu olacağınızı bir kağıda yazın ve bunları yaparak mutlu olmayı deneyin.Mutluluğun doruğuna ulaşmak imkansızdır,çünkü mutluluk sonsuzdur...

11.10.12

Hayatın kırıntıları.

  Bir insan doğar,büyür,yaşlanır ve ölür.Hayatın zinciridir bu ve her insan bunları yaşar.Peki yaşadığınız sürece "ölümden sonra hayatı" düşündünüz mü hiç?Dini görüşlerinizi bir kenara bırakın şimdi,bir hayal dünyasından bahsediyorum ben.Bir insan hayatı boyunca kaç tane hayal kurar,kaç kere umutlarını yerden toplar?Kaç kere yener,kaç kez yere düşer?Kendimize ve etrafımıza sormak istediğimiz o kadar çok soru var ki,bazılarının cevabı bile yoktur.Bizler yaşadığımız sürece hep başkasının hayatına özeniriz,eminim şu an "yooo,hayır" diyorsunuzdur bunu okurken ama gerçeği kabul etmek elinizden bir şeylerin kaçıp gitmesi demek değildir bazen.
   
   İnsanoğlu 18 yaşına kadar ailesine özenir,aileden birisine benzetmeye çalışır kendini.Mesela,küçük kızın annesinin elbiselerini,ayakkabılarını giymesi ve makyaj yapması gibi.Büyürken de o kız yine annesinin hareketlerine ve sözlerine dikkat eder,onları aklının bir tarafına sıkıştırır.Kız 18 yaşına gelir,arkadaşları vardır artık onun,özenmek istediği,benzemeye çalıştığı.Bu üniversite hayatında,iş hayatında böyle devam eder.Her insan benzemeye çalışır birisine,benzetmek ister kendini,ama benzemek istediği hep başkasıdır,"benliğini" farkedemez asla.Yaşlanmaya başlar insan ve yaşlılığın getirdiği bir düşünce vardır,hep geçmişe dönmek istemek,hep genç kalmak istemektir.Yaş ilerledikçe artar bu düşünce,çünkü o insan kendine benzememiştir hayatı boyunca ve bunun pişmanlığı vardır içinde.Bu yazdıklarımın hepsini boşverin şimdi,asıl önemli olan,bir insan yaşadıkça kırıntılarını nereye bırakır?Öldüğünüzde son söz olarak "Ben yaşadım!" demek istiyorsanız şimdi yaşayın,geç olmadan yaşayın hayatınızı.Hayatınıza giren her insanın cebine,çantasına,yüzüne,odasına,aklına,kalbine bir kırıntı bırakın yaşantınızdan.Her insan ölür,ama önemli olan öldükten sonra hatıraların yaşamasıdır...