26.5.13

"Yalnız Gezerin Düşleri."



"İşte, yeryüzünde yalnızım; kendimle baş başayım; artık ne kardeşim var, ne bir benzerim, ne dostum ne de ait olduğum bir toplum. İnsanların en şefkatlisi, en cana yakını, bu insanlar arasından sözbirliği ile dışlandı. Bunlar, olanca kinleriyle hassas ruhuma hangi azabın daha çok dokunabileceğini araştırıp beni kendilerine bağlayan bağları kesip attılar. Onları istemedikleri halde sevebilecektim. Sevgimden ancak insan olmaktan çıkma yoluyla kurtuldular. Mademki öyle istediler, şimdi benim için yabancı, meçhul ve hiçtirler! Fakat onlardan ve her şeyden kopartılan ben neyim?"


"Hayatın çalkantısına ta çocukluğunda atılmış olan ben,bu dünyada yaşamak için yaratılmamış olduğumu ve gönlümün arzuladığı duruma asla gelemeyeceğimi deneyimlerle erkenden öğrendim. Orada bulunamayacağını hissettiğim mutluluğu insanlar arasında aramaktan vazgeçen ateşli hayal gücüm,değişmezcesine durabileceğim rahat bir konuma konmak için,henüz yeni başlamış olan yaşamımın mesafelerini,bana yabancı gelen bir toprağın üzerinden atlar gibi atladı.
Küçüklüğümden başlayarak eğitimin ve daha sonraları yaşamımı dolduran yıkımların güçlendirdiği bu duygu,her zaman beni,varlığımın ne olup ne olmadığını ve amacını araştırmaya,herkesten çok yöneltmiştir. Birçok insan gördüm ki benden çok daha bilgince felsefe yaparlardı;ama felsefeleri sanki kendilerine yabancıydı.Herkesten daha bilgin olmak istedikleri için,nasıl kurulduğunu anlamak amacıyla dünyayı incelerlerdi;ama bu kazayla rastladıkları bir makineyi gözden geçirmek merakından başka bir şey değildi.İnsanın yaratılışını öğrenmeye çalışıyorlarsa,bunun nedeni,ondan bilgince söz edebilmek içindi;yoksa kendilerini anlayabilmek için değil, Birçokları,iyi kabul edilsin de ne olursa olsun diye kitap yazmak sevdasındaydılar;kendilerini aydınlatmak için değil,başkalarına öğretmek için çalışıyorlardı. Kitapları yayımlandıktan sonra da eleştirilirlerse ,başkalarınca kabul edilmesini ya da ne kendilerine pay çıkarmayı ,ne de doğru olup olmadığını düşünmeksizin bu eleştirileri çürütmek amacı dışında,kitaplarının içindekilerle artık ilgilenmez olurlardı. Bense,öğrenmeyi başkalarına öğretmek için değil,kendimi bilmek için istedim;insanlar arasında yaşarken öğrendiklerimden hiçbiri yoktur ki ömrümün sonuna dek yaşamaya yargı giyeceğim bir adada dahi heves etmeyeceğim bir şey olsun. Yapmak istediğimiz şeyler en çok inanmamız gerekenlere bağlıdır;doğanın asıl gereksinmeleriyle ilgili olmayan konuların tümünde de davranışlarımıza egemen olan,düşüncelerimizdir. Yaşamımı nasıl yöneteceğimi her zaman benimsediğim bu kurala dayanarak düşünürken,yaşamın amacını ve anlamını araştırarak yeryüzünde becerikli olamamamın avuntusunu,bu amacı anlamaktan vazgeçmek gerektiği düşüncesinde buldum."



" 'Durmadan öğrenerek yaşlanıyorum.'

Solon bu dizeyi,yaşlılığında sık sık yinelerdi. Onun,yaşlılığımda da kendime uygulayabileceğim bir anlamı var;ama yaşamın bana yirmi yılda edindirdiği deneyim ve bilgi,pek üzüntü verici;bilisizliği yeğlerim. Mutsuzluk,kuşkusuz en büyük öğretmendir;anca bu öğretmen,dersini pek pahalıya satar ve yararı da ona ödenene değmez. Bundan başka,böyle geciken ibretten yararlanma fırsatı da geçmiş olur. Gençlik,bilgeliği öğrenme; yaşlılık da uygulama dönemidir.İtiraf ederim ki,deneyim her zaman bir şeyler öğretir ama daha yaşayacağımız süre,zamanla ölçülüdür. Ölme zamanı gelince nasıl yaşamak gerektiğini anlamanın değeri var mıdır?"



"Yeryüzünde benim için her şey bitti.Artık bana burada ne iyilik edebilirler,ne de kötülük.Bu dünyada umacağım ya da korkacağım şey kalmadı;uçurumun dibinde rahatım,mutsuz bir ölümlü ve Tanrı'nın kendisi gibi duygusuz."




"Yaşamak için doğmuştum,yaşamadan ölüyorum..."

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder